22 Temmuz 2011 Cuma

Müptela - "Yazamayan bir yazar neye yarar sevgili editör?"

Müptela: Başka bir şeyin istemine, gücüne veya yardımına bağlı olan, özgürlüğü, özerkliği olmayan, tâbi(TDK).

Bütün gün zihnimi çevreleyen dinginlik, bedenimi saran halsizlik, iştahsızlık ve ellerimin titremesi ve ikide bir “yanılmışım, ne olmuş yani” diyebilme yetisi olarak boş vermişlik…

 “Fantazmagori: Yeniden üretilebilen rüya ortamı” (W. Benjamin).

Hiroshima’da hiçbir şey görmemek. Aslında tam bir deneyimsizlik hali… Lambayı ovaladığımda dışarı çıkan cin ve onunla çıktığımız yolculuk ve uçan halı ve aslında yanılsama; sanmak, sadece sanmak.

 “Deneyim: Tarihsel olabilmenin ön koşulu” (E. Bloch).
Sokağa çıkmak bazen, bazen de kavga etmek, tarihe maruz kalmak, tarih olmak, tarihe karışmak ve bir tür gündelik hayat mucizesi olarak tarihin akışıyla boğuşmak. Çoğunlukla “şimdi” diyebilmek, “şimdi”…

Mektup:
Sevgili editör;
Bir türlü bitiremediğim çalışma için ek süre talebimi olumlu karşıladığınızdan dolayı teşekkürü borç bilirim. Takdir edeceğiniz üzere -her ne kadar çok iyi bir yazar olsam da- hayatım sorunlarla dolu. Ne denli çetin koşullar içinde yazdığımı bilemezsiniz. Sağlam bahanelerim var sevgili editör, çok sağlam bahanelerim var ve hepsinin sizin açınızdan geçerli bahaneler olduğuna şüphem yok. Bunları anlatacak olursam gözyaşları içinde kalır ve bana en az iki aylık daha süre verebilirdiniz, eminim. Ama anlatmak istemiyorum sevgili editör. Ben bunların arkasına saklanacak bir insan değilim. Sizi seviyorum sevgili editör, beni anlayışla karşıladığınız için pişman olmayacaksınız.

Aslı gibidir:
Sevgili editör;
Sanırım istediğiniz çalışmayı zamanında bitiremeyeceğim. Çünkü son bir aydır ilginç bir halet-i ruhiye nedeniyle gündelik hayattan koptum. Hatta karşılaştığım en ufak bir çelişkiden dahi kuşku duymaksızın kaçmaya başladığımı söyleyebilirim. Kendimi alkole verdim sevgili editör. Müptela oldum. Ayık gezmiyorum. Gündüzler akşamı bekleyerek geçiyor. Üstelik beni üretmeye sevk edecek en ufak bir tarih kırıntısıyla dahi yüzleşmek istemiyorum. Açıkçası; mala bağladım ve böyle mutluyum. Hiçbir şey yazmıyorum, sizi kandırıyorum sevgili editör. Sizi oyalıyorum. Daha da kötüsü; şu ana kadar yazdığım akademik zırvanın üstünde hummalı bir çalışma yapılmadıkça beş para etmeyeceğini benden gizlediğinizi biliyorum. Bu işi bana vermekle hata ettiniz sevgili editör, çünkü gün geçtikçe hissediyorum ki; ben tarihten tarih de benden vazgeçiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder