Çoğunlukla sıradanlık. Bazen -lojik saçmalamalar, bazen cakacılık. Bir grup hilkatsizin anlamsız birlikteliği. Büyük ölçüde müşterek bir ilişki ama iç sesler de var. Bir de apartman var. Kediler, köpekler, böcekler ve periler var. Kolektif bir halet-i ruhiye...
18 Aralık 2013 Çarşamba
BU BLOG GEÇİCİ OLARAK SERVİS DIŞIDIR
Arkadaşlar, televizyonda yayınlanan maçı izlemeye gittiler. Viskin ve ya mısırın varsa, onlara katılabilirsin.
5 Aralık 2013 Perşembe
Kırmızı
"Kırmızı. Sana, sadece sana kırmızı demeliyim. Ben başaramıyorum kırmızı. Hatırlamak dışında bir mucizem yok. Bir şeye inandım. Bir şeye ve sadece bir kere ağlayarak dans ettim. Oysa hayata bağlanmak için ayağa kalkmıştım.
Demir kapı, demir olan sözcük. Köşesinde akasyaların buğulu kokular yaydığı; parasızlığı, aşkı ve cinnetimi gördüğüm ev. Bir diğerini öldürmeden alınamayan zafer tadı. Ve bana anlatılan tüm tarihlerin kahramanlığına sığmayacak kadar kimsesiz kalan çocukluğum. Az öğrenmeliydim, az soru sormalı, hiç yanıt beklememeliydim. Ama, bir sabah bunları yaptım. Kazanılmış nefretlerin övüncü sindi aynalara. Ve bir de utanç...
Sana, baharı alıkoyuyorum. Sonra kışı. Sonra ölümü alıkoyuyorum. Kendini arabaların önüne atan dilencinin elleriyle; güzelliğinden bana kalanı alıkoyuyorum. Sonra erdemi... En başa dönüyorum.
Bir nefes daha... Geleceği gördüm. Kayıp duruyordu avucumdan. Belirsizliği, iğrençliğini örtmüyordu. Kırmızı bir senfoni yazmak istedim, yalnız ışıkta duyulan. Çünkü beni, sadece babamın aldığı papuçlar sevindirdi, bayram kıyafetleri, annemin saçlarımı açması sevindirdi.
Demir kapı. Yığılıp kalan ölümün ayağımda bıraktığı ve beni durduran kırmızı... Bir türlü tamamlanmayan hikayesiyle, orospu kırmızı..."
Umay Gedikoğlu
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)