26 Ekim 2016 Çarşamba

Uzun Sürmüş Bir Gecenin Sabaha Açılan Kapısı




Şu an yazmam gereken hiçbir şeyi yazamıyorum. Yazaydım iyiydi, ama yazan yerlerimde tespit edilemeyen, edilse bile sigortanın kesinlikle karşılamayacağı sıkıntılarım var. Soğuktan olmuş olabilir.
Hiç tanışmadığım kadını görüyorum ikidir rüyamda. Tanışmadım ama fotoğraflarını/fotoğraflarından biliyorum. Sabahları uyanınca bakıyorum bir iki fotoğrafına. Şimdi ise yazmam gereken yazının olduğu sayfayı kapatıp, bana çok saçma da gelse internetin dehlizlerine birkaç satır damlatmak istiyorum.
Bazı insanın yanında geçerken bile anlarsın; tanımazsın, bazen karşı masanda oturur, bazen asansörden çıkar yanından geçer usulca, bazen çekildiği fotoğraflarla bağırır, yardım değil de anlaşılmak ister gibi bir çığlık atar. Bu kadın da öyle, ne zaman yüzüne baksam, kapalı dudaklarından kirpiklerime sıçrayan tükürükleri hissediyorum çığlıklarının. "Bir anlam gelse, Ne varsa alsa, Gitse. Bir anlam gelse, Ne varsa verse, Kalsa" diyor ya Asaf, gözleri sürekli bu sözleri mırıldanıyor her fotoğrafında. Gelecek ne garip bir şey, sanırım arkadaşım haklı gelecek konusunda.

Sanırım gitmenin nasıl bir şey olduğunu deniyorum bu aralar. Ama İsmet Özelin de dediği gibi: "Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için gidecek yer ne kadar uzak olabilir?"
Ama yine de, nedenini ve yolunu bilmeden gelip durduğum bu kapının, birisi tarafından ben de seni bekliyordum nerede kaldın dermişcesine bir bakışla açılmasını bekliyor insan.