17 Ekim 2011 Pazartesi

Bedeli Olmayan Aşırılık Yoktur


— Kaos bendeydi dün gece, sana selamı vardı. Yaz bunu kenara.

— Beni sözcü seçtin galiba.

— Evet. Kutsal bir görevin var artık: Tecrübelerimin yarattığı onarılmaz tahribatın sözcüsü.

— Hep aynı, hep peygamberane. Değişmiyor, “İsa ve Mesih’le kombinasyonlar”…

— İtirazın mı var? Bu “kombinasyonlar” senin kayıt dışı ilişkilerinden iyidir.

— Üstüme gelme. Asabım bozuk.

— Neden?

— Yaklaşık olarak şundan: “Sevgiliniz size yalan söylüyorsa bilmediğiniz sürece bir sorun yoktur. Bir şekilde öğrendiğinizde, ‘anlatacaktım’ diyorsa, unutmayın, yine yalan söylüyor.” Hatırladın mı?

— Evet, hatırladım, eski sevgili evreninde sağ gözün morken yazmıştın. 2010’du.

— Benzer şeyler işte.

— Hep “benzerdir” zaten: “Sevdiğin kadın şu an bir dallamayla öpüşüyor, ya da daha kötüsü onun taşaklarını yalıyor”. Sen hatırladın mı?

— Evet, şu Bukowski çakması dediğin, sansürlediğin yazı.

— Evet.

— Eeee, sonuç? Nasıl çıkılır buradan?

— Bilmiyorum. Bak ne demiş adam: “Bedeli olmayan aşırılık yoktur”.