Fütursuzca laf sokmalar, nereye varacağı belli olmayan ama
acıtacağı belli olan tartışmalar, nereden çıkacağı belli olmayan ama en
beklemediğin anda çıkacağı neredeyse kesin olan talihsizlikler. Bunalımlar çağının
tam ortasında, faşizmin olgunluk çağında bizlere düşen de birbirimize güvenmemek
oldu. İyi bir şey söylerken hatta düşmana bir ağız dolusu küfrederken sizi
yanlış anlayan arkadaşlarınızdan sevgililerinize kadar, sevdiğiniz bu insanlar
neredeler sinir krizi geçirdiğiniz zamanlarda. “Siz yok musunuz siz derya
kuzuları”, gürültülerle çevrili cibinliğinizin içinde uyumaya çalışırken birden
ağzınıza o cigarayı dayayan sevgili dostlarım, burada “ben iflah olmam”.
Çoğunlukla sıradanlık. Bazen -lojik saçmalamalar, bazen cakacılık. Bir grup hilkatsizin anlamsız birlikteliği. Büyük ölçüde müşterek bir ilişki ama iç sesler de var. Bir de apartman var. Kediler, köpekler, böcekler ve periler var. Kolektif bir halet-i ruhiye...
21 Kasım 2017 Salı
12 Ekim 2017 Perşembe
Bazı noktalar birleşmek istemiyor.
Saldırı, yardım, özlemek, arkadaşlık, gece oturması, kadın, seks, Amsterdam, tez yazmak, gitmek, gitmek istememek, gitmek istemek, fotoğraf, baba, yarıda kesilen kahkaha, erkeklik, loveing the strange things, aldatılmak, aslında öyle olmaması, insanların seni öldürmek istemesi, herkesin ölmesini istemek, kek, siroz, aslında herkesin ölecek olması, post-it, balkonda oturmak, nevresime yazı yazmak, boğazının sıkıldığını hissetmek, koşarak gelip sana sarılınması, yorganın içindeki sen’e öpücük, sıcak simiti peynire sürmek, gazozun içindeki leblebi, köpeğin sana alışması, falım sakız, iki lirayla on üç gün geçirmek, yalandan da olsa duyayım yalanlar hoşuma gitmeye başladı, pis mutfak, yeni klozet kapağı, kapının çalmasını istemek, kapının hiç çalmamasını istemek, dilin tütünden uyuşması, karbonat, beş ciltlik ansiklopedi, üzüldüğünü söylemeye utanmak, filler ve baykuşlar, bağıra çağıra kavga etmek, beyin kanaması, sürekli neden diye sormak, yazılan çoğu şeyin zaten saçma olması, tesellinin felsefesi, sabah duşu sonrası ıslak saç, kurşun kalem, odasına sakladığım not, havuç ve parmaklarının boğumları.
28 Eylül 2017 Perşembe
Sağolasın Ford Perfect!
Eric & Ali… Sonrasında Erica &
Ali… Giden yıllar geri gelmiyor ama bu kadar vaktin ardından fark ettiğinde kendini
“siyahlar kenara çekilsin” diyen Django gibi hissedip hayallere altıpatlarla
saldırabiliyorsun. Sağolasın Ford Perfect! Beni Hayalet ırkçılarından bir kere daha kurtardın zira...
27 Eylül 2017 Çarşamba
11661. Günün Rüyası
O fotoğrafları gördüğüm gecenin sabaha karşısı zar zor uyumuştum. Sabah uyandığımda bu rüyayı gördüm:
Denizin
ortasında yüksek, dik kayalıkların üzerinde uyanıyorum. Dalgalar çok şiddetli
bir şekilde kayalara çarpıyor. Üzerimde dizlerime kadar gelen ince, yeşil bir
palto var. Paltonun omuz kısımlarında rütbe yerleri gibi düğmeli bir kısım var.
Sanki başıma vurulmuş gibi bir ağrı ile uyanıyorum. Etrafıma bakınca yüzlerde
siyahi insanın kayaların üzerinde güneşlendiğini görüyorum. Kimse bana
bakmıyor, daha doğrusu dikkat çekici bir tip olarak gelmiyorum onlara. 15-16
yaşlarında çıplak bir kız denize doğru bağırıyor. Ben hepinizin annesiyim, bana
bakmayın, benle sevişmek istemeyin diyor. Yanında annesi var ona sus kız diyor.
Kız ona alaycı bir bakış atıp bir hatip edasıyla konuşmaya devam ediyor. Gözüm
biraz sola kayıyor, 50’li yaşlarında bir adamla 20'li yaşlarında bir adam
öpüşüyorlar. Sakalları ve deniz şortlarına bakınca İslami tiplere benziyorlar,
genç hadi gidelim diye işaret ediyor yaşlıca olana. Bu sırada önlerinde yatan
adam bunlardan rahatsız olup bir şeyler söylüyor. Kayalar çok yüksekte ve aşağı
inmek istiyorum. Birisi şuradan ineceksin diye çok dik ve sadece bir kişinin
yürüyebileceği bir patika gösteriyor. Oradan nereye gideceğim diye soruyorum,
kayalığın üzerinden karşıya kadar yürü oradan trene bin diyor. Dediğini yapıyorum.
Bilet gişesinden bilet alıyorum 7 liraya. Bana 3 bilet veriyor kadın, yabancı
olduğumu anlamıyor.
4 Haziran 2017 Pazar
Kafka'mda Deli Sorular
Milenaya yazdığın mektupları
tekrar tekrar okudum. Özellikle de “gelme, bir gün gerçekten ihtiyacım
olduğunda ve senden gelmemi istediğimde, hemen geleceğin umudu kalsın bende”
kısmını. Bu satırları her zaman; hiç gitme burada kal şeklinde okumuşumdur. Artık
farklı bir yerden okuyorum bu satırlarını, o yüzden kafamda deli sorular var.
Mesela Bilge Karasu’nun “istediği için tek başına durabilmek” cümlesini bilirsin.
İhtiyaç duymamak muhtaç olmamak, yalnızlığa itileceğini bildiğin için
yalnızlığı tercih ediyormuş gibi yapmak ya da gerçekten tercih etmek. Neyse
sevgili Kafka bunlar üzerine daha çok düşünülmesi gereken derin mevzular, zaten
çözüm şimdi gelmese daha iyi çünkü yine gitmek zorunda kalacak.
29 Ocak 2017 Pazar
Kendi ayakları üzerinde durmayı başarabilmiş insanlar birliği
Sevgilim;
Bugün sol ayağımın kesileceğini
öğrendim. Doktorun ağzından ayağını kesmemiz gerekiyor diye başlayan cümlesi
kulağıma geldiği sırada çok güzel bir ekmek kokusu burnuma, ambülans sesi
kulağıma geliyordu. Doktoru dinledim. Peki başka bir tedavi mümkün değil mi
diye sordum hemen umutla. Doktor bu tedavi değil zaten dedi, bu acil bir
müdahale, kestikten sonra uzun süren bir tedavi sürecine girmemiz gerekiyor
yoksa seni kaybederiz dedi. O sırada aklıma hastane çevresinde dilenen Suriyeli
mülteciler geldi. Hangi bağlamda geldi, neden geldi bilmiyorum ama geldi işte.
Bir an kendimi çok kaybetmiş hissettim. Neden sonra daha doktorun bütün
cümlelerinin bitmesini beklemeden ayağa kalktım ve elimi uzattım, biraz
düşünmem ve bir sigara içmem lazım dedim. Artık sigarayı da bırakmalısın dedi
doktor bir yandan şaşırırken.
Odadan dışarıya çıktım,
ayakkabımın güvenle sardığı sol ayağıma baktım ve asansöre doğru yürüdüm. 4. Kattaydı
doktorun odası. Asansörün düğmesine bastım ama halen eskisi gibi yürüyebiliyorken
yürüyerek inmeye karar verdim. Dışarıda sigara içilebilen alana gittim ve yere
oturdum. Çabucak bir sigara sardım. İçimden sol ayağımla konuşmaya başladım.
Sol ayağımı ilk dedemin sağ ayakla odaya gir dediğinde önemsemeye başladığımı
farkettim. Dine ilk isyanımı sol ayakla odaya girerek yapmıştım. Aklıma bu
benim için küçük insanlık için büyük bir adım lafı geldi sonra, bir gülümseme
geldi dudaklarıma. Tam dudaklarım biraz daha mı gülsek derken muhtemelen bir
taşeronda çalışan temizlik görevlisi kadın tepemde dikilip yerde oturma kardeşim
dedi. Ayağım kesilecek de üzerinde duramıyorum dedim nedenini bilmediğim bir
şekilde. Benim için çarpıcı ve acınası bir cümle olmasına rağmen kadın sanki bu
sözleri ilk defa duymuyormuş gibi orasını bilmem burada yerde oturamazsın dedi.
Peki ama üzerine basamıyorum biraz ağrıyor da dedim. Ben anlamam dedi. Kendimi
daha da acındıracak bir biçimde ellerimden destek alarak ayağa kalktım ve
duvarın üzerine oturdum. Böyle iyi mi dedim ama hiç oralı olmadı.
Sigaramı bitirip doktorun odasına
tekrar çıktım. Kapıyı çaldım ve selam verip içeri girdim. Ne zaman keseceksiniz
dedim. Doktor gayet ciddi bir şekilde çekmeceden bir dosya çıkardı, sayfaları
çevirmeye başladı. Ne çok ayağı kesilecek var diye geçirdim içimden. Onların
hepsinin ayağı mı kesilecek diye sordum doktora, hayır dedi bu genel bir liste.
Daha önceden çok ayak kestiniz mi diye sordum. Sanırım bugün ilk defa birisini
şaşırtmıştım. Yani diye cevap verdi doktor. Altı ay sonraki bir tarih için
uygun musun diye sordu. Evet dedim hemen, insan ayağının kesileceği gün orada
olmalı ve bütün diğer işlerini iptal etmeliydi. Biraz daha ayağımın kesilmesini
normal gösterecek sakin konuşmalar yaptıktan sonra odandan çıktım. Eve doğru
yürümeliydim. Ayağım son anlarını güzel yaşamalıydı, öyle dolmuş köşelerinde
taksi köşelerinde sürünmemeliydi, gerçekten yaşamalıydı. Yaklaşık kırk
dakikalık bir yürüyüşten sonra eve vardım. Ev arkadaşım mutfakta sigara
içiyordu. Ne dedi doktor dedi. Bir tane de bana sarsana dedim. Kahve
makinasından bir bardak kahve aldım, sandalyeye oturdum, altı ay sonra ayağımı
kesecekler dedim. Tıpkı bu benim için küçük bir adım diye düşünürken ki ben
gibi güldü ev arkadaşım. Gerçekten mi lan dedi. Evet abi dedim, altı ay sonraya
randevu verdi. Oha lan neden dedi, bilmiyorum dedim ama evi hemen taşımalıyız
altı ay sonra yardımcı olamayabilirim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)