17 Aralık 2012.
Berlin’deyken ben. Seninle konuşmamız:
Enes: “Yıl 2009, üniversiteye başlamışım ve tutunacak bir dal arıyorum. Dal olmasın da tutunayım yeter. İlkin bir konuşmasını dinlemiştim, anlamamıştım. Yanımdaki sormuştu; “nasıl buldun?” diye, anlamsız bir yüz ifadesiyle –iyi- demiştim. Meğersem beni iyi edecek sırları taşıyan kişinin ta kendisiymiş. Tanıştık aradan günler geçti. Kaynaştık; sarıldık, dertleştik, içtik, okuduk ve daha birçok şey. İlk defa tattığım şeyleri de yaşadık birlikte. Bazen mesafeli bazen çok yakın anlarımız oldu. Hep yukarı çıkardım, o yoksa buruk bir duyguyla aşağıya inerdim. 5. kata asansörle çıkmak varken koşa koşa merdivenlerden çıkardım. Odasında yoksa o merdivenlerden inmesi yorucu gelirdi, asansöre binerdim. Her seferinde bir şeyler sormak isterdim, soracak bir şey bulamayınca laf atar, sataşırdım. Bazen çok kızardım. Yakın zamanda gelecek ama şimdilerde uzakta…”
Yasin: “Nereden çıktı lan şimdi bu?”
Enes: “Ne bileyim abi, esti işte. Ödev
yazıyordum, bıraktım bunu yazdım.”
Yasin: “Ağlatma ulan beni! Bırak neyle uğraşıyorsan, git hemen
bir hatun bul kendine! Şu anki ilk ödevin bu.”
Enes: “ :) Tamam abi”.