28 Temmuz 2013 Pazar

Yüzün Gözümüzün Önünden Gitmiyor Çocuk!



17 Aralık 2012. Berlin’deyken ben. Seninle konuşmamız:




Enes: “Yıl 2009, üniversiteye başlamışım ve tutunacak bir dal arıyorum. Dal olmasın da tutunayım yeter. İlkin bir konuşmasını dinlemiştim, anlamamıştım. Yanımdaki sormuştu; “nasıl buldun?” diye, anlamsız bir yüz ifadesiyle –iyi- demiştim. Meğersem beni iyi edecek sırları taşıyan kişinin ta kendisiymiş. Tanıştık aradan günler geçti. Kaynaştık; sarıldık, dertleştik, içtik, okuduk ve daha birçok şey. İlk defa tattığım şeyleri de yaşadık birlikte. Bazen mesafeli bazen çok yakın anlarımız oldu. Hep yukarı çıkardım, o yoksa buruk bir duyguyla aşağıya inerdim. 5. kata asansörle çıkmak varken koşa koşa merdivenlerden çıkardım. Odasında yoksa o merdivenlerden inmesi yorucu gelirdi, asansöre binerdim. Her seferinde bir şeyler sormak isterdim, soracak bir şey bulamayınca laf atar, sataşırdım. Bazen çok kızardım. Yakın zamanda gelecek ama şimdilerde uzakta…”


Yasin: “Nereden çıktı lan şimdi bu?”


Enes: “Ne bileyim abi, esti işte. Ödev yazıyordum, bıraktım bunu yazdım.”


Yasin: “Ağlatma ulan beni! Bırak neyle uğraşıyorsan, git hemen bir hatun bul kendine! Şu anki ilk ödevin bu.”


Enes::) Tamam abi”.