Remzi diye bir
arkadaşım var. Kendisinin başından çok enteresan olaylar geçiyor son
zamanlarda. O’nun hayali bir kişilik olmasıyla ya da bu olayları sadece benim
ve Remzinin fark etmesiyle ilişkili bir enteresanlığı yok yaşananların. Az
gelişmiş ülke atmosferi derseniz bir nebze kabul edebilirim. Onun dışında
açıklama yapacaksanız lütfen devamını okumayın. Başımızdan geçen bir olayı
anlatırken nedenlerini analiz edecek kadar da özgürlüğümüz yok mu?
TUTANAKTIR
Remzi bir Cuma
günü Ankara’da geç saatte bir arkadaşına gitmiş. Alkol falan da almamış o gün.
-Zira saat 24’den sonra yeni bir gün başlıyor. Dünden kalma en fazla.- Aşk mı
para mı bir derdi var yoksa o saatte kendi evine gitmek varken ne işi var
başkasının evinde. Aksi gibi de evde kimse yok. Evde kalan arkadaşlarını aramış
açmamışlar telefonu. Oraya gelmesi muhtemel başka arkadaşlarını aramış, kimi
telefonu açmış işim var demiş, kimi de aklın şimdi mi başına geldi demiş.
(Herkes kadar sıkıntılı ilişkileri de var Remzi’nin. ) Birkaç dakika evi
gezmiş, acaba birileri var da gitmemi mi istiyorlar diye, sonra da belki bana
bir ihtiyacı olan vardır, Muzaffer yan odada felç geçirdi belki (kendisi adı
gibi Muzaffer bir kişiliğe de sahiptir ama kimin ne zaman yardıma ihtiyacı
olacağı bilinmez) yardıma ihtiyacı vardır falan diye düşüncelere dalmış,
kafasında meşrulaştırmış onun bunun odasına girme eylemini. O oda senin bu oda
benim derken dış kapıyı açmış çıkmış evden.
Bir müddet
sokakta dolaştıktan sonra telefonu çalmış bizimkinin, Muzaffer yazıyor ekranda,
ne hali varsa görsün hıyar diye düşünmüş ismi görür görmez. Yardım edeceğim
zaman ortalıkta bulunmaz şimdi beni arıyor diye de kızmış üstüne. Telefonu
meşgule atmış ki o sıra Muzaffere kızmakla meşgul olduğu da herkes tarafından
kabul edilebilecek bir gerçek. Sonra o sinirle eve geldi, yarım saat bana
yaşadıklarını anlattı, o anlatırken ben de not tuttum.
Akrabalara
selamlar, umarım havalar iyidir. Yazarın ellerinden, oynayanların gözlerinden
öperim.