25 Ağustos 2011 Perşembe

"Beni Büyütün, Ağlatmayın, Sevginiz Nerede Övündüğünüz?"

Dost; Orda, Senin Olmadığın Yerdedir Mutluluk

Öğlen vaktine yakın, bir dosttan sitem duymak.. Bir başka dosta güvendiğin için, bir başkası ile sıkıntı yaşamak.. Tam olarak bu durumda, olasılıkların her birini tekrar gözden geçirirken, kendine sayfalarca kızmıyorsan, tahtakurusu kadar aklın yok demektir. Yine mi oyundan atıldık ulan, yine mi sıramız yandı ?

“Bentham Amca, Dost Dost Diye Nicesine Sarıldım”

Aslında, en başta, dost diye kategorize ederken sıkıntı içine atarsın kendini. “Dost” diye kime derler? Sanırım dost denilen canlı organizma, istihbaratçılık yapmaz. Çok basit; sen ona güvenirsin, o da sana güvenir. Eğer birisi ile bir “şey”, bir “durum” ya da bir dilim “pasta” paylaşıyorsan, ve bunun gizli kalmasını istiyorsan, ve çok olağan bir biçimde bu mevzu gizli kalmıyorsa, sıkıntı yaşadığınıza kimse şaşırmaz. Sonra oturulur uzun uzun sabıkalardan bahsedilir, “ oğlum var ya sen bana bunu ilk defa yapmıyorsun” denir. İleri gidenlerin olduğu da görülmüştür; “gerçekten adam değilmişsin, bir siktir git demek istiyorum.” Örnekler uzatılabilir. Her şey masanın üzerine konur. İmajlar oluşturulur, ve artık hegemonik güç imajlardır.

İmaj mevzusu çok basit aslında. İmaj, kendimizi süblime ederek ve başkalarını sümüklü böcek yerine koyarak, işimize geldiği cinsten görmek için ve çoğu durumda karşıdakinin hissiyatını atlayarak, militan bir biçimde liberalize olmak demektir. Bu dünyada her şey görececiliğin ağına takılıp kalmıştır; “Sana göre böyle ama bana göre de böyle!” Ben sana böyle davranıyorum, sen de bana böyle davran lütfen, yoksa gerçekten akrabalığımıza zeval gelebilir. Herkesler, kendi özel alanını mülkleştirir. Burada dostluk duvarının giriş kapısına tam olarak şu dört kelime yazılmıştır; “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik ve Bentham.”

Liberal-Ülkücü; Duruyordun Dostunun Karşısında

Aslında Benthamcılık, tam olarak burada işimize yarayabilir. Çağının önde gelenlerinin kitaplarından topladıkları ile faydacılık denilen yaklaşımı oluşturan Bentham, aslında annesinin memesini emerken bile fayda maksimizasyonu peşinde koşuyordu. Ama sanırım o bile işin bu kadar vahim noktalara gelebileceğini düşünmemişti. Sonuçta, yazdığı kitap, parti çıkarları için ideal dozdaydı, nerden bilsindi o buradaki ilkeler hepimizin hayatında “tarihsel olanın zorunlu baskısına” dönüşecek? Kuşku yok ki Bentham düşünemedi diye bu halde değiliz. İnsan pratik bir varlıktır, kurduğu ilişkiler de öyle. Bunu bilirsin bilmesine lakin hayatındaki en önemsiz ayrıntıların bile fetişleşmesini engelleyemezsin, zavallı dostum!! Sadece elinde silahın yoktur, kapında sürgün. Ve her birey, kendini meşrulaştıracak mutlak kavramlar arar durur. Hapsolduğu dünyada kimse kimse için var değildir; kamusal olan her şey, verimlilik ve hedonizme dayanıyorsa, kabul görür. Amaç ne kadar da basittir artık; her şey aynıdır. Fayda getirdiği kadardır. Gerisi, yalandır.

Aşırı şematize ettiğimin farkındayım. Arkadaşlar olarak çok zor bir dönemden geçtiğimizi de biliyorum. Ama el ele verirsek ancak, mutlu mesut günleri bizimle olacaktır, diye düşünüyorum. Bugüne kadar el ele verdiğimizde neleri aştığımızı, cümle aleme gösterdik zaten. Onlar bilmez, onlar bilmez, yakarlar canımızı. “Ama ancak laneti hırsla tırpanlayamamak koyuyor insana”, değil mi sevgili dostlar?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder