Bahçeli bir evimiz
vardı, bahçesinde oynardık. Bahçesinde tahtalar vardı, onlardan oyuncaklar
yapardık. Oyuncaklarımız vardı, bizim yaptıklarımız. Ne de güzel eğlenirdik, arkadaş
gibi olduğum abimle.
Büyüdük…
Ne de güzeldi çocuk olmak. Farkında olmadan ‘bir şey’in, dilediğince
oynayabilmek.
Farkında
değilmişiz gibi geliyor geçen günlerin. Farkında olduğumuz gelmiyor aklımıza o günlerimizin özlemini duyarken.
Büyüyoruz…
Oyuncaklarımız
değişiyor önce. Sonra da düşündüklerimiz. Yerle
bir oluyoruz, bunu güzel sanıyoruz.
Büyüdük…
Geziyorduk arkadaşlarla, fırsat bulduğumuz her zaman yaptığımız gibi. Küçük bir çocuk gördük. Çamurun içinde suyla oynuyordu. Uzaktan gördüm, yanına gittim. Sadece bakıyordum ve anlamadığım bir şekilde ağzımdan çıkan kelimeleri algıladım. Şaşırdım kendi kendime.
Geziyorduk arkadaşlarla, fırsat bulduğumuz her zaman yaptığımız gibi. Küçük bir çocuk gördük. Çamurun içinde suyla oynuyordu. Uzaktan gördüm, yanına gittim. Sadece bakıyordum ve anlamadığım bir şekilde ağzımdan çıkan kelimeleri algıladım. Şaşırdım kendi kendime.
Ben ne
zaman büyümüştüm.
“Üstünü kirleteceksin,
çamurla oynama”
Çocuğun derdi kirlenmek, kirlenmemek değildi ki. Sadece
çocukluğunu yaşıyordu, dilediği gibi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder