25 Nisan 2012 Çarşamba

Onderbergen.




Tüm gecenin nöbetini tutmak neden bana kaldı? Kafka ribat derken bunu bir ben mi alındım üzerime? Ne zamandan beri sorunlarınızın üstesinden uyuduğunuz odanın ışığını kapatarak geliyorsunuz? Sizi bahar geceleri patlayan sağnaklara bağışlayacağımı da nereden çıkardınız? Açsanıza gözlerinizi! Sözlerinize açıklık katsanıza!

Bakmayın hummalı bağrışlarıma, boğazımı kurutan bu yabancı sigaradan hırçınlığım. Ha birde şey var, bünyemde yapılmış harf ve anlam ve lügat inkîlabı. Tüm mesele bu değilse bile meseleyi tümleyen önemli bir sancı. Kendimi 20'lerin nurtopu Türkiye'si gibi hissediyorum bir süredir. Tümel yargılara tekil sancılardan ulaşılabiliyormuş, bunu da yazdım bir kenara. Söyleyecek sözü olmak yetmez! Söyleyen yerlerin varlığı da yetmez söz söylemeye!

Bir süredir aklımda birşey yok. Gandalf Saruman'ın esaretinden kurtulduktan sonra şöyle deseydi hiçbirimiz yadırgamazdık; "kulenin tepesinde esirken ben, düşünmek için çok fırsatım oldu!" Senaryo icabı böyle bir replik yaşanmadı. Ama yaşansaydı kimse bundan rahatsız olmazdı. Biri çünkü- ki bu Gandalf olmak zorunda değil- dese ki düşünmek için çok fırsatım oldu, hemen biz onun o fırsatı düşünceye çevirdiğini varsayarız. Ancak düşünmek için fırsatı olmak ta yetmez düşünmeye, tıpkı söyleyebilmek için söyleyecek sözü olmanın yetmediği gibi. 

Mikro-kredi ya da diğer kırsal kalkınma aygıtları nasıl ki yoksulluğu ortadan kaldırmayı hedeflemiyor, aksine yoksulluğu sürdürülebilir ve katlanılabilir bir durum olarak daimi kılmak istiyorsa, ben de bazen aslında görünen maksatlarımı diğer gizli gündemlerimi örtmek için kullanıyorum. Ben ve mikro-kredi gibi kırsal kalkınma aygıtları arasında bir benzerlik kurmak için artık yeterli sebeplere sahipsiniz. Üstelik mikro-kredi uygulamasının, kırdan kente doğru murat nehri debisiyle akan tutucu ve koyun kokan insanları durdurmak gibi bir amacı da söz konusu iken, sizi benim hakkımda bir kez daha düşünmeye davet ediyorum, yoksa salık veriyorum mu demeliydim?

Nepal'e gitmek düştü aklıma, bir süredir kendimi Nepal'e giderken buluyorum. Gitmesi kolay, gitmesi ucuz, gitmesi otantik, gitmesi bla bla bla diye sebeplerimi hazırladım. Önce dönüp sonra gitmeliyim ama Nepal'e. Önce dönmenin hazzını kusacak kadar yaşayıp sonra gitmeliyim Nepal'e. Nepal ve benim aramdaki benzerlikler de dikkatinizden kaçmadı ya? 

-şimdi biraz daha zorlayacağım-





Birazdan hayatın hakikatine ilişkin ibretlik tesbitlerle başbaşa kalacaksınız. Lütfen  dehşete kapılmayın. Bu hakikatlerle karşılaşmak ama birazdan denizi görecek olmakla aynı şey değildir. Çünkü deniz bir hakikat değildir. 

Sahi hakikat nedir?

Hakikat sahi nedir?

Hakikat ebemizin amıdır. Hangimiz ebemizin amı ile karşı karşıya kaldığında dehşetle yerinden irkilmez ki? Ama sakin olmalıyız. Cinsel uzuvlar hep ürkütücü olmayabilir, hep çirkin olmalarına rağmen.

Mesele şu; 

"herkes herşeyin farkında" ilkesinden hareket etme zorunluluğu bizi kaçınılmaz olarak hakikatle yüzyüze bırakmakta. Akli melekeleri yerinde olan, insan olabilmek için yeterli kromozomlara sahip, şarap ve kadından aldığı hazzı şiirden de alabilen ve düzenli olarak çelişirken hayata ilişkin soğuk ya da sıcak gerçekleri anımsayabilen her birey "olup biten herşeyin" farkındadır. Ancak olup biten herşeyin farkında olan birey olabilmek bizi  özel kılmaz. Bizi özel kılsın istiyorsak bu farkındalık bir adım öteye geçmeliyiz. Bir adım öteye geçmek kısmını biraz açmak belki yerinde olacaktır. 



Farkındalığın bir adım ötesine geçmek nasıl mümkün olur peki?Sözgelimi doğrusorularısoramayanadam adında bir adam olsun ve bu adam akıllı, kafi derecede kromozomlu, şiirsever ve düzenli çelişik olsun. Yani adam herşeyin farkında ancak bir adım öteye geçmek istiyor, istiyor ama nasıl?

Bir adım öteye geçmeyi neden ister adam? Kendini özel hissetmek için mi? Bu çıkış noktası hepimizi kapsamayabilir. Kendini özel hissetmek hepimiz için cezbedici bir itici güç olmayabilir. O halde kaplamı geniş bir katalizör ihtiyacı hasıl olmakta. Ne olabilir bu? Hah; ahlaklı olmak. Evet ahlaklı olma çabası, farkındalığımızın ötesine geçmek için iyi bir gerekçe ve hemen hemen hepimizi bir adım öteye geçmek konusunda tetikleyici bir unsur olabilir. Evet hepimizi doğrusorularısoranadam'larıda, eşcinsel ya da ara formları da ve hatta zorbaları da.


Şimdiye kadar ki kısmı, "herşeyin farkında olan insanlar varoluşlarına ahlaki bir görünüm kazandırmak için bir adım öteye geçmek isterler" biçiminde özetleyebiliriz.


Devam.


Farkında olduğumuz gerçeklerin gerekliliklerini yerine getirmek zorunluluğu etimizde çıkan şirpençe'ye benzer. Şirpençe can yakar, o halde farkında olduğumuz gerçeklerin gerekliliklerini, boynumuza yüklediklerini yerine getirmeliyiz ki etimizde çıkan ve canımızı yakan şirpençeden kurtulabilelim. İnsan bu his-eylem dizilimiyle gadanallah deyip yola çıkar. Nereye? Bir adım öteye.


Peki. Lütfen bu durumu vulgarize edip bir örnekle açıklayabilirmiyim? Tabii, tabii, biz bunları konuştuk ama evet örnek vermek daha anlaşılır kılabilir bu iddiayı evet.


Yeter.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder