Ama
yalnızlıktan hoşlandığı, yalnızlığı aradığı halde, asıl sevdiği, asıl aradığı,
kalabalık içinde bulunduğu, kalabalıktan uzak olmadığı bir sırada, bu
kalabalıktan ayrılabilmek, yalnız kalabilmek, başkalarının yanından çekilmek,
istediği için tek başına durabilmek... Farkında bunun. Yalnızlık zorunlu bir
durum olmadığı zaman daha çok hoşlanıyor. Ama bir şey daha var bu duyguların
içinde. Bir şey daha. Anlatılması güç... Sanki başkalarının varlığı, uzaktan da
olsa kendini sezdirmedikçe, Andronikos, bir türlü rahat edemiyor. Kendilerinden
uzaklaşmak için de olsa başkalarının varlığı kendisine gerekli. Öyle bir
şeyler, öyle bir şeyler dönüyor kafasında... Hep başkalarının varlığı gerek bu
yalnızlığına. Şimdi ise, gerçekten yalnız, şehirden uzak, gerçekten tek başına
kaldığı şu anda, şehirdeki yaşayışı, şehir yaşayışının küçük alışkanlıklarını
arıyor; aradığının farkında; aramaktan korkuyor. Çekidüzen vermek istiyor
kendine. Barınağı düşünüyor. Suyu, yiyeceği düşünüyor.
Bilge Karasu- Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder