Bu soruyla başladığım bütün konuşmalarda eleştiri olarak
karşılaştığım cümle genelde şu; ‘’ İnsan
yaptıklarıyla anılır, yapmadıklarıyla değil.’’ Evet doğru ve hoş. Fakat sorun,
yaptığımız şeyler. Yahut yaptığımızı zannettiğimiz şeyler. İçerisinde
bulunduğumuz şartlar vardır değil mi? Hani Standartların vardır ve sen her gün
bu standartları yükseltmek için çaba harcarsın. Hep bir şeyler daha iyi
olmalıdır, hep bir şeyler rayında olmalıdır ve zamanla gelişmelidir seni
beslesin diye. Her zaman bir şeyler eksiktir. Hep sen varsındır son kertede.
İlle de sen. Bütün yollar sana çıkar. Hep sen, hep sen..! Koskocaman bir kurtçuktur benliğin ve
etrafından yemek için gözün döner. Yediklerin ürettiklerinden hep fazla gelir.
Sonsuza kadar yiyebilirsin, şiştikçe şişersin ama yine de tatmin olmazsın. Çünkü
sana vaat edilen cenneti arayıp bulamamışsındır bir türlü. Etrafında sürekli
bir şeyler olup biter, bir yerlerde birilerinin başları kesilir, bir yerlerde
birilerine tecavüz edilir, bir yerlerde birilerine zulüm edilir… Şanslıysan
bunlardan haberin olur. Belki bir yazı yazarsın, belki bir konferans verirsin,
belki sokağa inersin. Bu yüzden başın belaya girebilir. Ama unuturlar seni. Çok
çabuk unuturlar hem de. Eninde sonunda sen
kendine dönersin. Çünkü sahip olduklarını yitirmemen gerekir. Neydin sen? Ne kadardın? Ne yaptın? Ne bekliyordun?
Nihayetinde gerçek dediğin şeyin sana sunduğu bir oy pusulasında üç tane ucube.
Yaptıkların dünyadaki bu sonu gelmez manyaklığın önüne ne kadar geçebiliyor?
Bana bundan bahset. Öyle geliyor ki ‘’yaptıklarıyla anılanlar’’ın çoğu bu
manyaklığı üretenler. ‘’İnsan hakikatin ve hatanın taşıyıcısıdır’’. Mümkünse
kendi hakikatinizi yaşayın, hatayı değil. Sahi nedir yahu şu gerçeklik?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder