18 Şubat 2012 Cumartesi

Bağlamsız.

Eller. Eller çok çeşittir; makaseller, nasırlıeller, kemiklieller, yadeller, yabaneller, mutsuzeller. Mutsuzeller? Mutsuzluk siner mi ellere, bir ele bakıp, farkedebilir miyiz mutsuzluğunu o elin? Bilmiyorum.
Düşünmek için çok fazla fırsata sahip olmak, bazen hiçbir anlam ifade etmeyen bir durumdur. O fırsatın, düşünceye çevrileceğinin bir garantisi değildir, o fırsata sahip olmak. Dolayısıyla düşünmek için bir fırsata ihtiyaç yoktur aslında. Çünkü mesela, düşünmek için çok fazla fırsatım var ama ben zamanımı daha çok hiçbirşey yaparak ve yakın geleceğim hakkında hiçbir akıl yürütmeyerek hayatta kalıyorum. Evet.
İç kulağım ve dış kulağım arasındaki basınç, kulakzarımda açılan yaklaşık olarak kara delik boyutlarındaki delikten dolayı eşit. Bu eşit-basınç durumu, kafamın içinden bazen tuhaf seslerin gelmesine neden oluyor, uyumaya hazırlanan bünyemin sıçrayarak açık kapının müsade ettiği ölçüde bahçedeki salıncaklara bakmasının tek açıklaması bu. İzlediği filmlerden çok etkilenen ben, izlediği filmlerdeki eli bıçaklı ve göt kesme arzusuyla yanıp tutuşan kötü insanları arıyorum oranın gündüzü, buranın gecesinde, basement'e inen iç merdivenlerin görünmeyen kısmında.
Kulağım hep bunlara sebep, filmler değil.

-Bayım, ne kadar da güzel yağıyor yağmur öyle değil mi?
-Hı hım.
-Bu güzel yağmurlu günde bana bir sigara vermeye ne dersiniz, bayım?
-Hı hım.
-Tanrı aşkına bayım, isteğimi derhal yerine getirmenizde, benim bir zenci oluşumun, dişlerimin simsiyah olmasının, buradaki suç oranının ben ve benim gibilerden kaynaklı olarak çok yüksek oluşunun ya da eğer sigara vermezseniz sizi en iyi ihtimalle döveceğim en kötü ihtimalle öldüreceğim der gibi duruşum ve bu duruşumdan çok emin olmamın etkisi yok değil mi?
-Hı hım. Have a rainy day!

Komşulardan ve çocuklarından uzak dur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder